Remil ilmi insanlara milattan önce 605 – 562 zamanında yaşamış bir peygamber olan Hz. Daniyal tarafından öğretilmiştir. Daniyal peygamber II. Babil Kralı Nebukadnesar zamanında yaşamış, Yahudileri Babil esaretinden ilmi ve kehanetleri ile kurtarmış bir peygamberdir. Rivayetlere göre Babil Kralı rüyasında İsrail oğullarından gelecek bir erkek çocuğun kendi tahtını sarsacağını bildirmesi üzerine İsrail oğullarından doğan erkek çocukların öldürülmesini emretmiştir. Bu nedenle Daniyal peygamber doğunca dağ başında bir mağaraya bırakılmıştır.
Mağarada bir erkek ve bir dişi aslan himayesinde büyüyen Daniyal delikanlı olunca kavmi arasına döndüğü rivayet edilir. Peygamberler geldiği zamanın en çok ilgilenilen olgularını ele almışlardır ve bunların üzerine peygamberliğini ispat etmek için birtakım mucizeler göstermekteydi. Daniyal peygamberin zamanında ise kâhinlik çok büyük ilgi görüyordu. Padişah devamlı kâhinlerden bilgiler alırdı. İşte o zamanın en popüler olgusu kehanettir. Bu konuda Daniyal peygamber büyük kehanetlerde bulunur ve zamanın büyük kâhinlerini geride bırakırdı.
İşte Remil İlmi de Daniyal peygamberin geleceği ve geçmişi öğrenmeye yarayan parapsikolojiyle matematiği içinde ihtiva eden bir kehanet sanatıdır.
Remil ilmi hudutsuz denecek kadar çok geniştir. Remil Arapça kum demektir. Çok eski zamanlarda kağıt henüz icat edilmiş olmadığından atılan Remiller kum üzerine yazıldığı ve hesaplamaları kum üzerinde yapıldığı için ismi Remil İlmi kalmıştır.
Remil İlmi 16 şekilden meydana gelir. Bu şekillerin yedisi kötü ( Nahıs ) şekiller ve dokuzu iyi (Saad) şekiller olarak adlandırılır. İzdüşümü 16 adet sayılarla şekiller oluşturulur sonra bu şekillerle remil denklemi dediğimiz bir denklem oluşturulur. Sonra bu denklem içinde Remil İlminin 2500 yıllık değişmeyen kaideleri ışığında binlerce sabit değişkenler ve bu sabit değişkenler içinde Formülasyon hesapları yapılarak tuttuğumuz niyetin sonuçları aranır. Eski zamanlarda olsaydık bu binlerce kuralı bilen insanlara yani remmal adı verilen ender şahsiyetlere başvurmamız gerekecekti. Remil İlmi günümüze çeşitli doğu eserleriyle ve bilgeler vasıtasıyla gelmiştir. Fakat bu eserleri ve bilgeleri avam ve havas diğer bir tabirle saraylı ve alaylı olarak ayırmakta fayda var. Remil İlminden tarihte en çok imparatorlar ve yüksek devlet erkanı tarafından remil bilgeleri vasıtasıyla faydalanılmıştır. Zamanın imparatorları bu ilmi hem bir karar mekanizması hem de kendilerine yöneltilebilecek bir silah olarak algılıyorlardı. Padişahın verdiği kararların Remil İlmi vasıtasıyla doğruluğunun ölçülmesi elbette hiçbir padişah tarafından istenilecek bir şey değildir. İşte o neden veya nedenlerdendir ki bu bilgeler saraylara alınmış ve halkın elindeki kitaplar hakikatten uzaklaştırılarak neşredilmiş veya şifrelenmiştir. Saraylı olarak atfedilen bilgilerin hakikati yukarıdaki bilgiler ışığında remil hakikati olup, halkın elindeki bilgilerin doğruluğu sorgulanmaya mecburdur.
Yine yazılı eserlerin birçoğunda bu ilim yüzlerce şifre ile şifrelenerek anlaşılması pekte kolay olmamaktadır. Yani aslında bu bir ilimdir. İlimi faldan ayıran en önemli şey falda sonuçlar falı bakana göre değişiklik gösterir. Fakat Remil bir ilimdir. Tamamen kurallara bağlanmıştır. Kurallar tektir ve kişiden kişiye değişiklik göstermez. 2+2=4’tür. Bir kişi baksa da sonuç dört, bin kişi baksa da toplama kuralına göre sonuç dörttür. Diğer bir tabirle Remil denklemi ve formülasyon hesapları bir kuraldır. İyi konsantre olup 16 adet sayıyı kâğıda nakşeden (izdüşümü kuralı) kişi doğruya en yakın sonuca kolaylıkla ulaşabilir. Bu kuralları anlatmak bu işin eğitimini almamış olanlara oldukça zordur. Remil ilminin şifrelenmesi de, bu ilme kötü niyetli kişilerin ulaşmasının engellenmesidir. Bilgeler bu şifreli kitapları güvendiği öğrencilerine öğretirdi. Maksat kötü niyetli kişilerin eline geçmesin. Bende bu ilmi çok küçük yaşlarda çok değerli bir bilgeden öğrendim."
Asıl kuralı tarihten günümüze kadar gelecekten, geçmişten ve bugünden haber vermesidir.
Remil İlminin Dünü ve Tarihi hüccetler (Deliller)
Remil İlmi diğer bölümler de de bahsettiğimiz gibi geleceğin ve geçmişin olaylarını doğruya en yakın sonuçla bilmemizi sağlayan mucizevi bir kehanet ilmidir. Bu ilmin bir peygamber ilmi olarak tarihte tezahür etmesi ve bulunduğu asra ( MÖ 605-562) büyük bir damga vurması ve sonraki asırlarda dünyanın en büyük imparatorluklarında imparatorlar tarafından büyük ilgi görmesi ve halk arasında bilgeler vasıtasıyla kullanılması günümüze kadar ulaşmasında çok önemli unsurlardandır.
Remil İlmi, bulunduğu tarihten itibaren 1800’lü yıllara kadar elit devlet sistemi içinde özellikle doğu devletlerinde birçok çıkmaza girmiş olayların içinden çıkılmasını sağlamıştır. Devlet adamlarının atanmasında, savaşa girilip girilmemesi hakkında dahi asrın en ünlü Remil İlmi bilgelerinin (remmallerin) bakımlarından faydalanılmıştır.
Remil İlmi halk arasında da büyük ilgi görmüştür. Kimi rivayetlerde önemli eşyasını bir arazide kaybeden kişi zamanın Remil İlmi uzmanlarına başvurduğu ve bulunduğu söylenir. Başka bir örnekte definelerin aranmasında Mısır’da kullanıldığı rivayet edilir. Halk arasında bu kullanımlar dışında hemen hemen hayatın her noktasında kullanılan ve bozulmaya uğramamış yegane kehanet sistemidir.
1800’lü yıllardan sonra günümüze kadar sanayileşme ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanların ilgi alanlarının değişmesi, maddeye bağlı bilimlerin gelişmesiyle birçok ilim gibi Remil sanatı da unutulmaya yüz tutmuştur. Geçim sıkıntılarının giderek artması ve insanların ihtiyaçlarının giderek fazlalık göstermesi Remil gibi değerli bir kehanet ilminin unutulmasına ve sadece dünyada çok az temsilcilerinin bulunmasına yol açmıştır. Geçmiş zamanlarda insanlar bir öğreti için yıllarını ayırabiliyorlardı. Remil İlmi öğretisinin de uzun yıllar olan eğitimini maddi bir getiri olmaksızın zamanlarını ayırabiliyorlardı. Artık günümüzde maddi bir getirisi olmayan parapsikolojik bilimlerin ilgilenilmesi oldukça zor ve imkânsız hale gelmiştir ve artık günümüzde Remil İlmi için 8 ile 12 yıl eğitim almak hem olanaksız, hem de şifreli kitapların olması ve bu kitaplara vakıf insanların azlığı nedeniyle imkansız hale gelmiştir.
Şimdi sizlere tarihte yaşanmış ve Bazıları net hüccet olan rivayetleri aktaracağız
500 yıl dilden dile dolaşmış bir rivayet :
Osmanlı Padişahı dördüncü Murad (1623-1640), kıyafet değiştirerek, halk arasında dolaşmaktan çok hoşlanırmış. Bir gün yine esnaf kılığında gezerken, Üsküdar'dan bir kayığa binmiş. Kayıkçı yanına bir müşteri daha almış, boğaza açılmışlar. Denizin ortasında Murad, yanında oturan müşteriye sormuş:
- Senin adın ne?
- Bana Üsküdarlı remmal Ahmed Ağa derler.
Padişahın merakı artmış. Tekrar sormuş:
- Ne iş yaparsın?
Adam, sakin cevap vermiş:
- Remil atarak gaipten haber veririm.
- Peki, bir remil at da görelim. Meselâ şu anda Sultan Murad nerededir?
Adam, karşısındaki meraklı kişinin yüzüne şöyle bir bakmış, hatırını kırmak istememiş, remilini atmış.
-Deniz üstünde görünüyor.
- Bir remil daha at bakalım. Bize yakın mı, uzak mı?
Adam, remilini tekrar atar atmaz gözleri parlamış:
- Sultan Murad bizimle beraber. Ben remmal Ahmed olduğuma göre, devletli Hünkar da sizsiniz.
- Aferin, hüner sahibi adammışsın. Yalnız, bir remil daha at bakalım. Şimdi ben İstanbul'un hangi kapısından gireceğim. Bilirsen seni ihya ederim. Bilemezsen.
Remilci, remilini dökmüş. Dökmüş ama bu sefer söylememiş. Bir kâğıda yazıp Padişaha uzatmış:
-Bir şartla Sultanım. Bu kâğıdı kapıdan geçtikten sonra okumanızı dilerim. Demiş. Sultan Murad kâğıdı cebine yerleştirerek, kayıkçıya sahile çekmesini söylemiş. Karşısına gelen sur bedeninde nöbet tutan dizdarlardan birine:
- Ben Padişahım. Tez buradan bir kapı açın, şehre gireceğim.
Padişah fermanı bu. Derhal duvarı yıkarak bir kapı açmışlar. Padişah şehre girmiş ve cebinden remmalın yazdığı kağıdı çıkarmış. Kâğıtta şunlar yazılı imiş: "Devleti Hünkârım Yeni kapınız mübarek olsun."
O günden bu güne İstanbul'un o semtinin adı Yenikapı semtidir...
Keşişin Fatih’e söylediğidir
Kritovulos, 15. yüzyılda yaşamış Bizanslı bir tarihçidir. İstanbul’un fethini ve diğer önemli olayları ve savaşları yazıp Fatih Sultan Mehmed’e takdim etmiştir. Ve Fatih’in takdirini kazanmıştır.
Kritovulos’un Fatih dönemindeki on yedi yıllık olayları yazdığı kitabı, Kaknüs Yayınları’ndan, İstanbul’un Fethi adıyla çıktı. Kitabın 107. sayfasını beraber okuyalım:
Fatih, İstanbul’a girip Ayasofya önüne geldiği zaman, derinden derine bir inilti işitti. Sesin geldiği yöne bir adam gönderdi. Sakalları uzamış, perişan durumda bir keşiş bulup getirdiler. Huzura çıkardılar. Korktu, teskin ettiler. Neden zindana atıldığını sordular. Keşiş, Türklerin kuşatma hazırlıkları sırasında Kostantin’in kendisini çağırıp İstanbul’u Türklerin alıp alamayacağını bildirmek için remil açmasını söylediğini; remilde İstanbul’un Türklerin eline geçtiğini bildirmesi üzerine, Kostantin’in kızarak kendisini zindana attırdığını anlattı. Keşiş sonra, “demek remilim doğru imiş” diye ekledi. Bunun üzerine Fatih de İstanbul’un kendi elinden çıkıp çıkmayacağına dair remil açmasını ve doğruyu söylerse armağanlar vereceğini bildirdi. Keşiş yeniden, bu defa Fatih için remil açtı. Ve remili şöyle yorumladı:
– İstanbul, Türklerin elinden savaş ile çıkmayacak. Lakin öyle bir zaman gelecek ki ellerindeki emlak ve toprak azalacak, bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak.
Fatih Sultan Mehmet Remil İlminin bildirdiği sonuçtan ileri derecede müteessir oldu.
Sultan Abdülmecid Han zamanında İstanbul'da Remil ilmi yaygın idi. Padişahın emri ile zamanın kutbul ferdi nerede ve kim olduğu araştırılmış, neticede kutb-ül ferdin hazreti Seyyid Taha olduğu tespit edilmişti. Bunun üzerine padişah tarafından Seyyid Taha hazretlerine yazılmış ve İstanbul'a davet buyrulmuştur. Seyyid hazretleri ise "Remle itimat tahminidir. Bu hususta İstanbul'a gelmem mümkün değildir. Padişah ısrar ederlerse, başka bir tarafa hicret edeceğim." diye kesin cevap vermiştir. Zira Mevlana Halid hazretleri bütün halifelerini devlet ricali ile görüşmekten men buyurmuşlardır.
0 yorum:
Yorum Gönder