Tika denilen küçük, yuvarlak işaretle daha uzun olan tilak'ın kullanımları arasında fark vardır. Tika özellikle kadınlar içindir. Kadınların üçüncü göz çakrası çok zayıftır; öyle de olmak zorunda çünkü kadının tüm kişiliği teslimiyete yönelik yaratılmıştır, güzelliğini teslimiyetten alır. Eğer kadının üçüncü göz çakrası güçlenirse teslim olması da zorlaşacaktır. Onun üçüncü göz çakrası erkeğinkine kıyasla çok daha zayıftır. Bu nedenle bir kadın şu veya bu şekilde her zaman birinin yardımına ihtiyaç duyar. Kadın genelde kendi başına olmaya kalkışmak yerine bir yardım eli, yaslanacak bir omuz, yol gösterecek bir kişi arar. Birinin ona ne yapması gerektiğini söylemesinden hoşlanır ve bu birinin izinden gitme arzusu onu mutlu eder.
Hindistan, kadınların üçüncü göz çakrasını faaliyete geçirmeye yönelik çabanın gösterildiği tek ülkedir. Bunun tek nedeni, bu çakra faaliyete geçmeden kadının manevi yaşama dair hiçbir ilerleme kaydedemeyeceğinin, irade gücü olmaksızın meditasyonda ilerleyemeyeceğinin hissedilmesiydi çünkü bunları başarabilmek için güç gerekiyordu. Ancak onun üçüncü göz çakrasını farklı bir yöntemle güçlendirmek gerekliydi çünkü bu, erkekler için geçerli olan, olağan yoldan yapıldığı taktirde kadının dişiliğini eksiltecek ve erkeksi nitelikler edinmeye başlamasına neden olacaktı.
Bu nedenle tika değişmez ve katı bir şekilde kadının kocasıyla ilintiliydi. Bu bağlantı gerekliydi çünkü bağımsız olarak uygulansa kadının özgürlüğünü arttıracak ve kendi kendine yeter hale gelmesini sağlayacaktı. Ve, o özgürleştikçe git gide zarafetini yitirecek, güzelliği ve esnekliği yok olacaktı. Onun başkalarından yardım arayan halinde belli bir nezaket ve yumuşaklık vardır oysa bağımsızlaşmasının sonucunda sert ve katı olması kaçınılmaz hale gelecektir. Bu nedenle onu doğrudan güçlü kılmanın dişiliğini zedeleyeceği, anne olarak sorun yaşamasına ve teslimiyetinin güçleşmesine neden olacağı düşünüldü. Bu yüzden irade merkezinin kocasıyla bağlantılı olmasına çaba gösterildi. Bu iki yönden yararlı olacaktı: dişiliği etkilenmeyecek ama irade merkezi yine de faaliyete geçebilecekti.
Bunu şu şekilde anlayabiliriz: Üçüncü göz çakrası ilişkilendirildiği kimsenin aleyhinde işleyemez. Dini ustayla ilişkili olduğunda ona karşı gelemez. Kadının kocasıyla ilişkiliyse, kadın da asla kocasına karşı gelemez. Tika kadının alnında doğru noktaya takıldığı zaman onun kocasıyla olan derin bağlantısı nedeniyle kadın kocasını izleyecek ama aynı zamanda dünyanın geri kalan kısmıyla olan ilişkilerinde de güçlü olacaktır.
Hipnotizmanın ne olduğunu anlayabiliyorsan bu derin ilişkilendirme olgusunu de anlayabilirsin. Hipnozcu, kişiyi hipnotize ettiği zaman kişi artık yalnızca hipnozcunun sesini duyabilecektir. Hipnozcunun alçak sesle verdiği emri duyabilirken, izleyicilerin çıkardıkları yüksek sesli gürültüleri duyamaz. Tikatakan Hintli kadın için de benzer bir durum söz konusudur: Bu onu derinden telkin edilebilir kılar. Hipnotize edilen kişi yalnızca hipnozcusuna açık kalarak diğer herkese karşı kapanır. Hipnozcu ona ayağa kalkmasını fısıltıyla söylese bile bunu yerine getirir. Oysa başka birinin yüksek sesle verdiği emri duymaz bile. Bu kişinin bilinci artık tek bir açıklığa sahiptir o da hipnozcuya yöneliktir; üçüncü göz çakrası yalnızca hipnozcuyla bağlantıdadır.
Bu mantra kadının tika'sıyla bağlantılı olarak kullanılır. O yalnızca kocasının izinden gidecek ve kendisini yalnızca ona teslim edecektir. Dünyanın geri kalan kısmına karşı özgürlük ve bağımsızlığını korur ama bu şekilde dişiliğiyle ilgili bir sorun da yaşamamış olur; kadınlığı korunmakta, kadınsı nitelikleri zarar görmemektedir. Koca öldüğü zaman tika çıkarılmalıdır çünkü artık kimseyi izlememesi gerekir. İnsanlar tika'nın arkasındaki bilimsel yaklaşımdan haberdar değildir; kadın dul kaldığı için tika'nın çıkarıldığını sanırlar. Ama onun çıkarılmasının arkasında yatan bir neden vardır. Artık hayatının geri kalan kısmında herhangi bir erkek gibi yaşamak zorundadır; ne kadar bağımsızlaşırsa o kadar iyidir. Başka birinin izinden gitmesine neden olabilecek en küçük bir savunmasız alan bile bırakmamalıdır.
Bu tika deneyi oldukça derindir ancak,doğru noktada olmalı, doğru malzemeden yapılmalı ve doğru şekilde takılmalıdır; yoksa anlamını yitirir. Tikayalnızca süs amacı taşıdığında hiçbir değeri yoktur. O zaman yalnızca bir formaliteden ibarettir. Tika bir kadına ilk kez takılacağı zaman bu törensel bir şekilde ve ustanın öğrencisinin alnına tilak'ı ilk kez yerleştirirken uyguladığı resmi ayine göre gerçekleştirilir. Ancak bu şekilde uygulandığında etkili olacaktır; yoksa hiçbir işe yaramaz.
Artık tüm bu şeyler önemini yitirmiştir çünkü yaslandıkları bilimsel düşünce zinciri tamamen yok olmuştur. Artık yalnızca boş bir ayin, amaçsızca, sevgisizce bir şekilde taşınmaya devam edilen içi boşalmış bir dış kabuğa dönüşmüşlerdir.
Sana üçüncü göz çakrası hakkında faydalı olacak birkaç şey daha anlatacağım. Ajna çakra'dan yukarı doğru çizilen çizgi beyni ikiye böler: Sağ ve sol beyin. Beyin o çizgide başlar. Beynimizin bir yarısının kullanılmadığı; en zeki insanlarda, dahilerde bile beynin en fazla yarısının kullanıldığı, diğer yarının kullanılmadığı ve gelişmediği gözlenmiştir. Bilim adamları ve psikologlar bunun nedenini bilememektedirler. Beynin o yarısı ameliyatla alınsa bile her şey normal olarak işlemeye devam edebilir; kişinin beyninin yansının alındığından haberi bile olmayabilir. Oysa bilim adamları doğanın gereksiz hiçbir şey üretmediğinin bilincindedirler. Bir kişinin beyni hatalı olabilir ama tüm insanlığın değil! Ama tüm insanların beyinlerinin yarısı kullanılmamış, faaliyet dışı ve tamamen hareketsizdir.
0 yorum:
Yorum Gönder