Televizyon fişsiz çalıştı Bir akşam üzeri hanım ve çocuklar yandaki komşuya gittiler, evde yalnız kaldım. Kitap oku
dum, televizyon seyrettim. Zilebasılınca kalktım kapıyı açtım. Ama kapıda kimse yoktu. Geldim bir video kaseti aldım tekrar çalındı kapı. Kaseti videonun üzerine koyarak kapıyı açtım. Yine kimse yoktu. Ama bu sefer kapının önünde duran ayakkabımın teki kapı nın tokmağına asıımıştı. Ayakkabımı alıp yere koydum. Belki çocuklar yapmışlardır, dedim. Ama daha sonra hatırladım bizim binada bu işi yapacak yaşta çocuk yoktu. Kapıyı kapatıp geriye döndüğümde videonun üzerine bıraktığım kaset yoktu. Sağa sola baktım kaset kitaplığın rafında duruyordu.
Hanım geldiğinde olayı anlattım. O da ayakkabılarını bazen kapı tokmağına asılı bulduğunu anlatınca içimize kurt düştü. Ondan sonra bütün eşyalara dikkat etmeye başladık. Tuvalete, mutfağa ya da dışarı gidip geldikten .sonra birçok ufak eşyanın yerlerinin değiştiğini gördük. Tabii bunları görünce uykularımız kaçıyor, büyük korkular yaşıyorduk. Aynı şeyler çocuklarda da görülmeye başladı. II yaşındaki oğlum aynaya bakamaz olmuştu; “Aynaya bakınca iki uzun kol üzerime doğru geliyor, boğazımı sıkmaya çalışıyor” diyordu.
Bu durumdan kurtulmak için doktora gittik. Hiçbir şeyiniz yok dediler. Daha sonra birçok cineiye gittik; “Sizden öncekilere büyü yapmışlar” dediler. Birtakım şeyler yaptılar ama bir türlü kurtulamıyorduk bunlardan. Yine birgün televizyon seyrettikten sonra televizyonun fişini çektim. Yatmaya hazırlanıyoruz. Bir de ne göre yim, televizyon fişi takılı olmadığı halde çalışmaya başladı. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı, koşarak evden çıktım manevi büyük saydığım bir hocanın yanına zor attım kendimi: “Hocam ne olursun bir çare bul buna yoksa delireceğim” diye yalvarmaya başladım. Hoca sakin bir şekilde; “Televizyonu çalıştırmaları mümkündür, iletken oldukları için elele tutuşup kablo vazifesi görebilirler” dedi. Ben biraz daha ısrar edince; “Tamam iyi olur, inşaallah geçer” diyerek beni uğurladı. Eve geldim yattım. ,Sabah kalktığımda ayakkabımı koyduğum çininin bir köşesi üçgen şeklinde kesilmiş o parça un gibi ufalanarak ayakkabımın içine doldurulmuştu. Hocaya sordum. Hoca ayakkabıyı öylece denize atmamı söyledi. Ben de götürdüm, attım. O gün bugündür evde böyle bir halle karşılaşmıyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder