Mevlana ve Telepati


Mevlana'nın yaşadığı dönemlerde şehir dışına gidecek olanlar medreselere uğrayarak alimlerden müsaade isterler ve öyle giderlerdi.


Konya'da eski hal, ya da buğday pazarı civarındaYağlıtaş Medresesi vardır.Bu Medresenin Hocasına bir kervancı gelerek İstanbul'a gideceğini söyleyerek izin ister.Hoca düşünceye dalar ve bir süre sonra konuşmaya başlar. ''İstanbul dönüşü kervanın Söğüt yakınlarında soyulacak, gitme,'' der. Adam bir kaç gün sonra tekrar gelir ve bir kez daha gitmek zorunda olduğunu bir kere daha izin istemek için geldiğini söyler.Hoca bir süre düşündükten sonra'' Gitme senin için hayırlı değil, kervanın soyulacak''. Adam çaresiz çıkar gider. Aklına da Mevlana'ya uğramak gelir. Mevlana'nın huzuruna çıkarak İstanbul'a gitmesi gerektiğini ve izin istediğini söyler.Mevlana Hazretleri gidebilirsin diyince sevinçle kervanını hazırlar ve yola çıkar.İstanbu'a gider ve işlerini yoluna koyar.İstanbul'dan dönerken Söğüt yakınlarında, Yağlıtaş Medresesi'ndeki Efendinin soyulacaksın dediği yerde konaklar.Gece olunca kervancı başı rüyasında eşkıyalar tarafından soyulduğunu görür.Rüya okadar gerçek gibi görünür ki,kan ter içinde uyanır.Sabahın ilk ışığıyla korku ile yola koyulur.Soranlarada rüyasında kervanının soyulduğunu,o yüzden erkenden yola çıktıklarını anlatır.Konya'ya döner dönmez uğradığı ilk yer Yağlıtaş Medresesi olur. Hoca efendiye kervanının soyulmadığını anlatır.Ama Mevlana Hazretlerinden izin aldığını,rüyasında soyulduğunu anlatarak Hoca Efendi'den bu işin aslını öğremek ister.Hoca bir müddet sonra kervancıya şunları söyler:''Senin taktiri ilahinde kervanının soyulması vardı,ama öyle bir zattan izin istemişssinki O bu hadiseyi rüyasında geçiştirmiş,''der ve ilave eder:''Biz evlana deilizki rüyada geçiştirebilelim.''

Telapati,düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulmasını esasına dayanan parapsikolojik bir olaydır.İki zihin yada ruh arasındaki imaj,fikir,sembol şeklinde ortaya çıkan etki alış verişidir.

Ergün Candan'ın ''Türklerin Kültür Kökenleri''adlı kitabında anlattığı bir olayı aktaralım:

Selçuklu Sultanı Rukneddin,şehre gelen bir yaşlı şerefine Sema düzenler(bu kişinin adı bazı kaynaklarda Buzagu,bazılarında ise Şeyh Babay-ı Marendi olarak geçmektedir.) Çevresindekiler herkece kendisini ruhlar ziyarete geliyor diyerek Sultan'a bu kişiyi methederler. Söz konusu şahıs,sık sık sohpet esnasında Sultan'a''Oğul!)diye hitap eder.Sultan!a karşı ''Oğul''diye hitap etmesi,Mevlana'nın kulağına gittiği zaman bu konuşmayı yadırgar,''Kolaydır.Bizde başka bir Oğul seçeriz,''diye sitemini bildirir.

Mevlana'ın bu sitemi Selçuklu Sultanı Rukneddin'e iletilir.Sultan Rukneddin kendisine ''Oğul''diye hitap edilmesine izin verdiği için yanlış davrandığını anlar.Hatasını düzeltmek için büyük bir ziyafet ve Sema Ayini düzenler.Ziyafette tabaklar hep altındandır.Ziyafet esnasında Mevlana semaya kalkar ve ardındanda yemeye içmeye ve altın benzeri şeylere eğilimi olmadığını ifade eden bir gazel okur.Sonrada Çelebi Hüsamettine dönerek,''Görüyor musun?''diye sorar.O da''Görüyorum''diye cevap verir.Bu konuşmanın hemen ardından Mevlana oradan ayrılır. Konuşmaya şahit olanlar Çelebi Hüsamettin'e ''Ne gördünüz,'' diye sorarlar. Çelebi Hüsamettin, ''Sulatanı gösteriyordu. Baktığımda Sulatan'ın başsız olduğunu gördüm,''der.

Aradan günler geçer. Emirler Moğollar'la bazı konuları görşmek isteğiyle,Sultan Rukneddin'i Aksaray'a davet ederlerYola çıkmadan önce Sultan,Mevlana'nın yanına gelir.Mevla bu konuşmaya kesinlikle gitmemesini uyarırsa da,Sultan kendisini dinlemez ve gider.Sulatan Rukneddin'in bu son yolculuğudur.Çünkü bir komployla karşılaşacak ve boynu vurularak kadledilecektir. Sultan'ın tam boynu vurulduğu an sema halinde olan Mevlana,Sultan'ın feryadını telapatik olarak hisseder,hatta bu algılamanın şiddetinden rahatsız olur.Semanın sonunda çevresindekileri cenaze namazına davet eder.Oğlu,''Bu cenaze namazıda nereden çıktı?''diye sorduğunda;''Evet Bahettin!Biçare Rükneddin'i boğuyorlardı.O da boğulurken bizim adımızı söyleyip bağırıyordu,''der.

Birbirinin içine girmiş olaylar zincirinde, Mevlana'nın hem gelecekle ilgili kahanet niteliği taşıyan bir bilgiyi alıp aktardığını hem de telapati adı verilen evrensel bir görüşme metodunu son derece net bir şekide kullanabildiğini anlıyoruz.

İşte kedisinin telapati yeteneğinin ne derece gelişmiş olduğunu gösteren ,başından geçen bir başka olay:
Kadı Siraceddin önderliğinde toplanan dönemin uleması, Mevlana'yı sınamak için çeşitli dini konularda çeşitli sorular düzenleyip gönderirler. Soruların bulunduğu mektubu alan Mevlana, mektubu açmadan masanın üstüne koyar. Cevapları bir kağıda yazdıktan sonra açılmamış mektupla birlikte geri yollar.

Burhan Yılmaz'ın ''Bilinmeyen Mevlana''isimli eserinden alıntıdır.
Google Plus ile Paylaş

Hakkımda gizemekib

Kısa hakkımda yazınızı, panelde bu satırı aratarak buraya yazabilirsiniz.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder