Üçüncü Göz İlmi - 4



Bunu şöyle anlayalım.....Hepimiz bir cinsellik merkezine sahibiz ve bu merkezi algılamak daha kolaydır çünkü hepimiz cinselliğimizin farkındayız. Oysa üçüncü göz çakramızın pek de farkında değiliz. Yaşamdaki tüm arzularımız bu cinsellik merkezinde doğar. Bu merkez etkin hale gelmeksizin cinsel arzu duymayız. Oysa her çocuk cinsel kapasiteyle ve cinsel arzuyu tatmin etmeye yönelik bütün bir mekanizmayla doğar.

Kadınların üretken süreleri boyunca gereksinim duyacakları tüm yumurtaları içlerinde barındırarak doğuyor olmaları ilginç bir gerçektir. Tek bir yumurta bile sonradan üretilemez. Kadının doğduğu ilk günden itibaren sahip olduğu yumurta sayısı, kaç çocuk doğurma potansiyeli olduğunu belirler. Ergenliğe eriştikten itibaren yumurtalıklarından her ay bir yumurta bırakılacaktır. Eğer bu yumurta erkeğin döllemesi sırasında bir spermle buluşabilirse, çocuğun tohumu atılmış olur. Daha sonra ceninin gelişim aşamasında başka bir yumurta bırakılmaz ve bu durum çocuk doğup birkaç aylık olana kadar da böyle devam eder.

Ancak cinsellik merkezi etkinleşene dek cinsel arzu da oluşmaz. Bu merkez etkinleşmeden önce cinsellik için gereken her şey bedende hazır olduğu halde cinsel arzu uyanmaz. Kişi on üç - on dört yaşına geldiğinde bu merkez etkin duruma geçer. Bu merkezden haberdarız çünkü biz onu etkin hale getirmesek de doğa getirir. Eğer bunun tersi olsaydı çok az kişi bu merkezin farkında olurdu. Aklından cinsellikle ilgili en küçük bir düşüncenin geçmesiyle bile nasıl olup da tüm üreme sisteminin etkin duruma geldiğini hiç düşündün mü? Düşünce zihinde, yani cinsel merkezden uzakta uyanıyor olsa da anında cinsel merkezi etkin duruma getirir. Cinsellikle ilgili her fikir veya düşünce cinsellik merkezini kendine çeker. Tıpkı suyun aşağı doğru akması gibi, her düşünce kendisiyle ilintili merkezin çekimine girer.

Üçüncü göz, irade gücünün merkezidir. Şimdi onun işlevini anlamaya çalışalım.

Bu yaşamda üçüncü göz çakraları etkin hale gelmemiş insanlar binlerce yönden esir olarak kalacaklardır. Bu merkez olmaksızın özgürlük söz konusu olamaz. Siyasi ve ekonomik özgürlükten haberdarız ama bunlar gerçek özgürlükler değildir çünkü irade gücüne sahip olmayan, üçüncü göz çakrası açılmamış olan bir kimse her zaman şu veya bu şekilde esir olarak kalacaktır. Esaretlerin bir türünden kurtulmayı başarabilir ama bu kez başka bir şeyin kölesi olacaktır. Kendi kendisinin efendisi olmasını sağlayacak olan irade merkezine, irade gücüne sahip değildir. Kendi kendine emir verme gücü yoktur; bedeni ve duyularının emirlerine uyar. Midesi aç olduğunu söylerse, açtır. Bedeni hasta olduğunu söylerse, hastadır. Cinsel merkezi sekse ihtiyacı olduğunu söylerse, cinsel arzusu uyanır. Bedeni yaşlı olduğunu söylerse, yaşlanır. Beden emir verir ve o da uyar.

Ancak irade gücü merkezi faaliyete geçtiği anda beden emir vermeyi bırakıp itaat etmeye başlar; tüm düzen tersine döner. Böyle bir kimse kanından akmamasını istediği zaman kanı durur, kalbinden, nabzından atmamasını isterse onlar da durur. Böyle bir kimse bedeninin, zihninin ve duyularının efendisi olmuştur. Ancak üçüncü göz çakrası faaliyete geçmeden bu olanaksızdır. Bu merkeze ne denli farkındalık getirirsen kendinin de o denli efendisi olursun.

Yogada bu merkezi uyandırmak üzere birçok deney yapılmıştır. Alında tilaktaşımak da bunlardan biridir. Kişi zaman zaman farkındalığını bu noktada yoğunlaştırırsa büyük sonuçlar elde edebilir. Tilak taşındığında dikkatin sürekli bu noktaya çekilecektir. Tilak konduğu anda o nokta bedeninin gerisinden ayrılmış olur. Bu nokta çok hassastır ve tilak doğru yere konduğu zaman onu hep hatırlamak durumunda kalırsın. Belki de bedenindeki en hassas noktadır. Tüm çaba bu hassasiyeti tetiklemeye yöneliktir.

Bu hassas noktayı işaretlemenin yöntemleri vardır. Yüzlerce deneyden sonra bu iş için sandal ağacı macunu seçilmiştir. Sandal ağacı macunu ve üçüncü göz çakrasının duyarlılığı arasında bir nevi titreşim mevcuttur ve macun o noktaya sürüldüğünde duyarlılığını derinleştirir. Herhangi bir madde bu iş için kullanılamaz, hatta diğer bazı maddeler o noktanın duyarlılığını fena halde zedeleyebilirler.

Örneğin kadınlar alınlarına renkli plastik noktalar yapıştırırlar ama çarşıdan alınan bu tika'lar herhangi bir bilimsel temele dayanmaz. Yogayla hiçbir ilgileri yoktur ve üçüncü gözün duyarlılığına zarar verirler. Buradaki soru bir maddenin bu noktanın duyarlılığını arttıracak mı yoksa azaltacak mı oluşudur. Eğer duyarlılığı arttırıcı özellikteyse iyidir, değilse de zararlıdır. Bu dünyada küçücük bir şey bile büyük bir fark yaratabilir; her şey kendi ayrı etkisine sahiptir. Bundan yola çıkarak bazı özel şeylerin faydaları ortaya çıkarılmıştır. Üçüncü göz çakrası duyarlılaşıp, etkin hale gelebilirse sana daha büyük bir bütünlük ve haysiyet kazandıracaktır. Daha tamamlanmış, daha bütün olacaksın; içindeki her şey ayrı ve bölünmüş olmayı bir kenara bırakacak ve sen tam olacaksın.
Google Plus ile Paylaş

Hakkımda gizemekib

Kısa hakkımda yazınızı, panelde bu satırı aratarak buraya yazabilirsiniz.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder